Bundan kaçınmak için türlü yöntem denedim. Kağıda yazdım, ezberlemeye çalıştım, evde anlattım senaryoyu, kendi kendime anlattım filan. Ama nasıl desem, hep BOK GİBİ oluyordu. Bir türlü istediğim Don Draper lafıgediğineoturtmacılığını elde edemedim. Senaryo anlatma işinden hep kaçtım, hep kaçtım. Herkesin iyiliği için.
Sonra gün geldi çattı. O hiçbirşeyi almaz müşteriye anlatılacaktı senaryo. Bu seferki stratejim heyecanlı ve senaryosunu umutla anlatan genç reklam yazarı olmak değil, bok gibi bir suratla, almazsanız almayın lan diyen bir ifadeyle hırt gibi anlatmaktı. Ve öyle yaptım. Performanslarımın en iyisi oldu. Gerçi yine kötüydü de. Vibratodan iyi oldu her şekilde.
Beni geçelim. Kayıp vakayım. Sikko bir film vardı Keanu Reeves ve Charlize Theron'un oynadığı. Charlize, pis reklamcı Keanu'yu bir ay içinde adam etmeye baş koymuştu. Filmin başında Keanu'nun müşteriye bir sunum sahnesi vardı. Yılların köklü aile sosis markasına imaj kampanyası hazırlamışlar; sosislerin üstünde rodeo yapan ablalarlı filan, buram buram porno. Aman diyim, bu Keanu gerzeği nasıl bir gazla, efendime söyleyeyim, böyle tam bir bokunda boncuk bulmuş vücut diliyle anlattı o fikirleri. İşte o zaman dedim, İĞRENÇ. Uzun zamandan beri böyle reklamcı artislikleri, bok püsür, hiç hazzetmem.
Sunum anı.
Sunum için doğan arkadaşlarımız da var, biliyoruz. Öyle bir sunum hazırlarlar ki, öküz gibi bir giriş, bir özgüven patlaması. Araya serpiştirilmiş kocaman sözcükler, hepsi caps lock. MODERNISM... 21ST CENTURY... NEW TRENDS... BUT WHAT IF... Bu majisküllerle devleşen bir sunum olur o. Yüksek sesle anlatırlar, sesleri titremez. Harikadır. Uterustan eller havada çıkmıştır. Dinleyenler Black Hole Sun kastı olurlar. Ben de aradan iki şut çekerim ezik anlatıcı olarak. "Eed ya" gibi. O dev sunumun yanında zibidi gibi kalırım. Çıta çoktan yükselmiştir. The Sunum and the Kaybeden.
THE END.
2 yorum:
Bu Blogu yeni kesfettim ve saatlerdir guluyorum
Teşekkür ederim, mutlu oldum.
Yorum Gönder