17 Şubat 2009

Gelgelelim bunun mesleki bir yanı da var...

Campfire NYC diye adından da belli olduğu üzere New York'lu küçük kadrolu bir ajans ve HBO'nun ortaklaşa bir çalışmayla tanıtımını yaptığı True Blood dizisi, benim ileride mesleki anlamda ulaşmak istediğim noktayı anlatıyor.

Aslında reklamcı olmak için "o" ürünü sevmek, içselleştirmek, benimsemek şart değil. Ama ben pek reklamcı olmadığımdan mıdır nedir, ya da kendimi öyle bir lüks içerisinde gördüğümden midir nedir, gerçekten can-ı gönülden bağlanabileceğim bir şeyi tanıtmak isterdim. Ve hatta onu da
NUMERO BİR haline getirirdim:

Tıpkı True Blood için yapılmış işler gibi.

Anafikir belli: Vampirlerin olduğu, olduğunun kabullenildiği, yalnız hak ve hukuk anlamında bu kabullenmenin henüz tam olarak gerçekleşmemiş olduğu bir dünya yaratmak.

Bu ütopyaya ket vuran: Vampirler vahşidir ve insan kanı ile beslenirler.
Desteğimiz: Tru-Blood içeceği! (doğala özdeş sentetik kan, japon malı)

Tru-Blood'ın ne dediği, ne verdiği, marka stratejisi oluşturulur, ilanlar hazırlanır. Ve hatta buna bir websitesi de yapılır. Ve hatta hatta tv filmleri de yapılır "Le sang de la passion" mesela. Bunları youtube'dan izleyebilirdik ama youtube nerde? Çok merak edenler yine youtube'a girip "True blood ad" yazabilirler arama çubuğuna, ben beğendim.



Billboard'lar doldurulur, sokağa taşınır bir hayli vampir iletişimi. Ana fikri: Equal rights for vampires'dır. Ayrıca bir websitesi de yapılır vampir dünyasından son gelişmeleri anlatmak için. Bir hayli politiktir tabii bunlar aynı zamanda. Hatta eşcinsel evlilikleri için resmen savaşıldığı bir döneme cuk oturmuştur:




Tüm bu hak-hukuk savaşının yanında vampirlerin de sosyalleşme istekleri düşünülerek bir vampire-human dating site yapılır. Buradan eligible ve promising young vampirlerle tanışma fırsatı bulunur.







Tabii ortada vampirleri mainstream'e sokma çabası olurken buna karşı çıkan bir takım Katolikler olmayacak mıydı? Tabii ki olacaktı, ve onların da Fellowship of the Sun diye bir karşı grubu olacaktı. Logolarından da anlaşılacağı üzere oldukça dandik bir topluluktur






Şimdi Tru Blood için yapılmış çeşitli outdoorlardan ve değişik çalışmalardan örnekler:

















Amerika'da oturuyor olsak posta kutumuza Tru-Blood sample'ı gelebilirdi. Evet, bu gerçekten dizi başlamadan önce insanları dumur eden bir uygulama şeklinde gerçekleşti.


























Bu mecraya "raket" deniyor. Yine Amerika'da yaşıyor olsaydık Turkcell yerine bunu görüyor olabilirdik.





















Aslında Fransa'da yaşasaymışız ve metroya binseymişiz de görürmüşüz.



















Bu da yine vampirleri koruma ve geliştirme vakfının düzenlediği bir aktivite.


























Came out, come out, come out of the closet.























Ümit Bakkaliye'nin camında bunu göremeyiz.





















Görmemiş olanlar varsa buyrun buradan.



Yalnız ben hbo'nun sitesindeki merchandise'ı biraz zayıf buldum. Diğer tanıtımları bu kadar cool yapmışlar, t-shirt falan için lap diye true-blood yazıp basmışlar. Düzgün yapın, alalım diyorum.

1 yorum:

nergis dedi ki...

yer gök vampir bill.
kol kola girip psikiyatriste gidelim diyorum.