26 Ekim 2010

Afedersiniz...


Şu an öyle bir an ki malesef ölümsüzleşmesi gerekiyor.
Ama anın bir esprisi yok.
Bir espri olur mu diye bekleyeceğiz kısacası.

Yine bir düşünceler geçidi... Serbest atlayış.

- Gerçek hayatta Gtalk'ta konuştuğum gibi konuşsam... Mesela arkadaşın kapısında "geldim ben saygısızca aldatmanın tadına varınca" desem. Demesem.

- Guitar Hero'da expert'te çok ama çok zorlanıyorum. Gözüme koyduğum, o çok sevdiğim şarkıyı bitirmeye çalışıyorum 1 saattir ama ollllmuyor. Practice modunu açtım, orada çaldım, şarkıyı açtım. Bitmedi. Bitiremedim.

- Eskiler "Bir insanı tanımak için onunla tatile çık" derler. Artık daha kolayı var: Bir insanı tanımak için onunla metroya bin. Beraber peronda bekleyin. Tren gelince ne yapıyor bir bakın. İnenlere yol veriyor, sonra kendisi biniyorsa tamamdır. İnsanları yara yara içeri giriyorsa sıkıntı çok ama çok büyük. Moronluk desen var, öküzlük desen var. Varoğlu var.

- John Lennon yaşasa bugün 70 yaşında olacaktı. Canlenın. (ı-ıh donny; v.i. lenin)

- Amy Winehouse'ı anası doğurmamış, sıçmış. Ama sahiden de öyle değil mi yaa...

- Neden bilmiyorum ama Space Jam'in soundtrack'i var bende... (...(...(... -inception

- Californication harika bir dizi ama o David Dukunov çirkin lan?

25 Ekim 2010

Kış Düşmanlığım



Her arkadaş grubunda vardır en az bir İskandinav. Bu İskandinav arkadaş soğuk havayı sever, kış çocuğudur, yazdan tiksinir filan.
Hey yarabbim.

Ben sevmiyorum. Neden sevmiyorum? Kışın nesini sevmiyorum?

- Kapalı ayakkabılar giymenin getirdiği soket çorap zorunluluğunu sevmiyorum. Ayak bileklerinde çorap lastiğinin oluşturduğu izi sevmiyorum. Eğer çorap lastiği çok sıkıysa ayak bileğini sürekli kaşımak istemeyi sevmiyorum.

- İçimize kalın kalın kıyafetler giyip metroya girdiği anda “ter boşalması” durumunu sevmiyorum.

- Montların, gocukların sigara kokmasını sevmiyorum.

- Kar yağdığında yavaş ve dikkatli yürümek zorunda olmayı sevmiyorum.

- Kar topu atayım mı he? yavşaklığını sevmiyorum.

- Kedilerin, köpeklerin, evsiz ve barksızların dışarıda soğuktan kıvrandığını görmeyi sevmiyorum.

- Vestiyere üst baş bırakmayı sevmiyorum.

- Belim açıkta kalınca hemen üşütmeyi sevmiyorum.

- Külotlu çoraplara yoldan sıçrayan minik çamurlu damlaları sevmiyorum.

- Sabah yataktan kalkınca yüzümü yıkamak için suyun ısınmasını beklemeyi sevmiyorum.

12 Ekim 2010

Her Yiğit'in bir yoğurt yiyişi vardır.


Reklam ve spor camiasının başarılı ismi...
Karizmasıyla kitleleri etkilemeyi başarmış biri...

Ama gel gör ki, o da tekneden suya çivileme atlıyor.
Hem de bu işi yaparken burnunu da kapatıyor.


Yani neymiş, o kadar para da kazansak, yine de eski alışkanlıklarımızı terkedemiyoruz, bize has olandan vazgeçmiyoruz.
Kimbilir ne çiviler gördü o beden bu zamana kadar...

Yiğit Şardan'ı tebrik ediyoruz buradan. Ünlü çivicilerimiz arasına adını altın harflerle yazdırdı. Yanlış olmasın, ben de çiviye gönül verenlerdenim. Dalga geçmiyoruz, bilakis, kendimizden bir parça gördüğümüz için hemen paylaşıveriyoruz.

11 Ekim 2010

İlk hedefimiz sondan ikinci olmak




Adından anlamayacağınız üzere bir yarış oyunu olan Blur; ismen, sizi hızla sollayan arabaların yanınızdan geçerken bulanık görünmesini anlatıyor.

Online olarak multiplayer oynanabilen bu Blur, baya bildiğin zor. Buff diyebileceğimiz Power-up'larla öndeki araca ateş edebilir, nitro hızına ulaşabilir, mayın bırakabilirsin vesaire.

Fakat multiplayer'da %85 hep sonuncu oluyorum anasını satayım?!? Arada sondan ikinci olduğumda bazen görüyorum ki sonuncu kişi disconnect olmuş, o yüzden sonuncu... Herifler köppek gibi oynuyor.

Aaah ah. Ama güzel tarafı oyundan sıkılmıyorum. Yenilen pehlivan misali. Çok güzel. Öneririm.

06 Ekim 2010