25 Şubat 2011

Joe fucking Dallesandro



Kızlar, google'dan araştırın. Hemen.

Amelie Kişilik Bozukluğu



Amelie Kişilik Bozukluğu (AKB), genelde 18 yaşından büyük bireylerde görülen, herkesin asabını bozacak kadar yaşam sevinciyle karakterize olan bir kişilik bozukluğudur. Bozuklukta, karşı cinse bezdirici sürprizler, bardağın dolu tarafını görme, küçük şeylerden büyük mutluluk çıkarabilme yetisi sıkça görülür. Kişinin özgüveni o kadar gelişmiştir ki, şirinlikleriyle dünyayı değiştirebileceğine inancı realistik boyutların dışına taşmıştır.

Doktorlar ve hastalar arasında önceleri Denyo Kişilik Bozukluğu olarak bilinen rahatsızlığın, 2001'de Jean Pierre Jeunet'nin beyazperdeye kazandırdığı Amelie karakterine cuk oturduğu gözlemlenmiş, hastalık bundan sonra Amelie Kişilik Bozukluğu olarak anılmaya başlanmıştır.


Akıl hastalıklarını teşhis etmekte kullanılan DSM IV'e göre, AKB hastalarında aşağıdaki semptomlardan en az 4'ü görülmektedir:

-Karşı cinsi etkilemek için hummalı sürprizler peşinde olmak.
-Dışarıda kulaklıkla müzik dinlerken gülümsemek ve daha şiddetli vakalarda sekerek yürümek.
-Kronik sevimlilik hissi.
-Uygunsuz takip etme davranışları.
-İnsanların içindeki çocuğu ortaya çıkarma çabası.
-Kahkül (yalnızca kadınlarda), kırmızı yanak (yalnızca erkeklerde)


AKB hastaları ömür boyu bu şekilde yaşayabilirler ancak yakınlarının %37'sinde madde bağımlılığı, %12'sinde intihar, %3'ünde ise katliam bulguları gözlenmiştir.

24 Şubat 2011

Eyn no sanşayn ven şiiz gon.

İlkokulun ilk gününde zır zır ağlayan çocuk görüntülerine bir şekilde aşinayım. Okullar başlarken haber bültenlerinde illa ki bi futıc olurdu bu konuyla ilgili. Aşıdan korkar gibi okuldan korkulur mu be, diye düşündüm uzun süre. Sonra bu çocukların asıl derdinin ne kadar acı olduğunu haiz oldum. Anneleri (veya babaları) onları sonsuza dek terkedecekler sandıkları için yaygarayı kopartıyorlardı. Yazık, diye düşündüm. Köpekler hakkında da aynı laf döner ya hep; sahibi evden her gittiğinde onu terketti zannediyor hayvancağız. O acıyı tekrar tekrar, her gün yaşıyor. Karşısındaki, gördüğü derece var. Sabit olduğunu algılayamıyor. Görmeyince, sanki yok. Tamamen egosentrik. Facia bir bakıma. Tanıdık geldi mi?

"Köpek olmak?"

See the Unseen

Cannes'da geçen yıl ödül almış almasına ama Abbey Road gördüğüm anda affetmem biliyorsunuz...

17 Şubat 2011

Akbank'la olan münasebet

Axess kredi kartımı kapattırıp Garanti'den Shop & Miles alacaktım. Google'da bir ön araştırma yapmıştım. Akbank sorun çıkarıyor, illa şubeye gelin diyor, şikayet, şikayet... Okuduklarımın gazıyla 444 25 25'i tuşladım. Amacım kredi kartımı kapatmaktan ziyade, telefonda kavga etmekti. Tam olarak bankalara saydırmam gelmişti. Kapitalizme, insanları müşteri yapmak için takla atarken şimdi neden böyle yaptıklarına kadar biriktirmiştim. Uzun süren bir menüden sonra müşteri temsilcisine bağlandım. En kıl tavrımla "Kredi kartımı kapatıcam ne yapmam gerekiyor?" dedim. Kadın "Buradan yapabiliriz" dedi, ikiletmedi. Şaşırdım, beklemiyordum... "Ee şey benim biraz borcum var, ödiyim öyle mi geliyim?" dedim. "Hayır şimdi kapatıp, gelecek ay ekstresinde ödeyebilirsiniz" dedi. Orada yumuşadım. "Borcum ne kadar?" diye sordum. X diye tahmin ettiğim borcumun 2X olduğunu söyledi. Orada hemen üste çıktım "Ama X yahu, ödedim geçen gün hepsini, kalan da bu kadar işte?!" gibi. Kadın "Önceki aylardan kalma taksitleriniz..." diye başladı ve saydı. Gerçekten saydı. "Gelecek ay hepsini ödeyebilirsiniz" dedi. "Ee şey öö, ben onu bi ödiyim, sonra kapatiyim en iyisi ihi mihi iyi günler" diyerek telefonu kapattım. Tevekkeli değil, göt olmuştum.

Kıssadan hisse: Bankaya rampa yapmadan önce kendinizi bilin, kendinizi!