20 Ekim 2009

Retrospektif.

İnsan hayatı nelere kadir.
Bundan seneler önce bizleri ağlatan sızlatan olayların, bugün "seni donumda sallarım" kalitesizliğine ve kolaylığına bürünmüş vaziyette olduğunu görüyorum. Ve artırıyorum: Adam olsaymışız da yapmasaymışız.

Dün gece TV izlerken gözüme 12 yaşında bir çocukcağız çarptı. Aslında buradaki -cağız durumla değil çocuğun yaşıyla örtüşüyor. Adını unuttum, tabii artık bir zahmet 12 yaşındaki çocukların adını da hatırlamak istemiyorum, o da bir etken. Çocuk bir artist, bir eğreti. Büyümüş de küçülmüş dersiniz. Elleri kolları hareketleri. Her şeyiyle bir küçük adam. Falsosu yok mu; var. Mesut Yılmaz gibi konuşuyor. Ama yine de ya birileri bunu uyarmış, bak kazilyonların önüne çıkacaksın diye, ya da ezberletmiş. Her iki durumda da çocuk sosyal dünyaya bir iz bırakıyor bu vaziyette.

Ben 12 yaşında ne iz bıraktım bu sosyal dünyaya?

Ben bildiğiniz şarkı söylerdim, dans ederdim, arada hobi olarak ağlardım falan. Değil karizma ve kitleleri etkilemek, insanların önünde bağıra çağıra konuşsam bile afedersiniz kimse s**lemezdi beni. Kamera görüntülerim var o dönemden; insanlar gayet efendi efendi oturmuş muhabbet ederken, dünya çirkini bir yaratık aka DenHur, kameranın önüne zıplıyor ve utanmadan "beni çek beni çek, bale yapıyorum, lilililili" diye tepiniyor şerefsizim.



O yaşlarda böyle bir tat bırakıyorduk sanırım damakta.

Hani derler ya hayat bir sahne. Doğruysa sıçtık.

Çok değil, birkaç sene sonra yazmaya başladığım günlükleri buldum. İçinde ne rezillikler var ve ben onları yakmamışım ya, bu da bana ders olsun. Çünkü annem onları bulmuş ve okumuş. İçinde Leonardo DiCaprio ve benim efsanevi ilk görüşte aşk hikayemiz ve evliliğimiz var. Damat tarafı, uzak akrabalar falan da var içinde, o kadar epik. Aynı zamanda cinsel. Annem 13-14 yaş cinselliğimle gözlerinden yaşlar gele gele dalgasını geçiyor. Ve bana hala ders olmuyor. Gizli diye bir şey olmadığını bu yaşa geldim, öğrenemiyorum.

18-19 yaşlarına geldiğimde ise durum çok farklı. Gizli diye bir şey olmaması gerektiğine can-ı gönülden inandırmışım kendimi. Medeni cesaret had safhada. Şimdi geriye bakınca "LAVUK" derim kendime. Saçlar ve moda anlayışı o esnada fecaat. Geceleri perukla ve kar gözlükleriyle çıkmışım dışarı be, PERUKLA VE BOLLE MARKA KAR GÖZLÜKLERİYLE! Utanmadan, sahneye çıkıp brütal vokal yapmış bir insanım utanmadan. Bu esnada çaprazımda oturan koligim bana chai tea latte ikram etti. Ofis kokan hareketler bunlar. Aaah ah gençlikte kendimi David Bowie neyim zannederdim. Chai tea latte içiyor mudur Beawiee acaba?

Sene oldu 2009.
Bir ritüelim oluştu, her Pazartesi oturup bir düşünüyorum, Bu haftasonu insanlık için ne yaptım diye. Alkol tüketimi olduysa, o haftasonu insanlık için ayağım takılıp yere düşmüş, aptal saptal konuşmuş ve yeni tanıştığım bir insanla kavga etmiş olabiliyorum. İyi ki her zaman çok içmiyorum.

Bu durumda bizlerin, yetişkinlik ve gençlik arasındaki insanların, bir ikilemi var. Ya çok kontrollü yaşayıp sıkıcı bir insan olmaya doğru evrileceğiz, ya da kontrolsüz bir insan olup hırt bir insana doğru evrileceğiz. Arada bir denge tutturmaya gayret ederken, hayat şartları insanı dağ gibi taş gibi, kırılmaz plastikten bir maddeye dönüştürüyor.

Şu an mesela bana ne deseniz boş. Genelde fikrimi değiştirmem. "Ben ne dersem o olur" oldu. Kendi bütünlüğüm içerisinde her şeyi doğru yapmaya çalışıyorum. Çoğumuz da bu şekilde takılıyor. Ufak tefek peygamberler olduk desek yalan olmaz.







9 yorum:

Unknown dedi ki...

hala hobi olarak ağlayabiliyor olsaydın hayat çooooook kolay olabilirdi.

Ali dedi ki...

boşver olduğu kadar,naapacaksın..kitle dediğinde sen,ben,o,bono salla :)

can dedi ki...

dinini ilan ettiğin fotoğrafta bir parmak aşşağıyı işaret ediyor, ne ki o?

can dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Deniz Coşkun dedi ki...

ehahah, şu hayatta toplam kitlem sen ben ve bono olsaydı şu an burada olmayıverirdim sevgili ali.

Ali dedi ki...

=) şey demek isterim bide tabi her birimizden 5 krş alsan bi milyon tanemiz 50 bin mi eder? Fena para değil tabi. Yoksa kim naapsın kitleyi.

Ama şaka tabi,iyki kitle varda bende okuyorum seni ;)

akay dedi ki...

sana ünlü türk düşünürü a.k.'nın ünlü bir vecizesi(edebi metinler dersini düşünüdüm bi an için acep buna ne denirdi die sonra uzun,karmaşık,sıkıntılı bir sürece girdiğimi farkedip; umursamadım) ile karşılık vermek geldi içimden:

sahte "peygamerberlere" koşup, aslınızı sordunuz!
eteklerine yüz sürüp, olmadık medet umdunuz!
en küçük parçanızı bile patlattınız! paranızla sattınız!

"peygamberiniz" nerde şimdi?

can verdiniz ! can aldınız !

ayrıca bakıorum paint'le beslenmiş sanatsal yaratım günlerine de bir geri-bakış olmuş bu çalışma. (hence, the title)

Deniz Coşkun dedi ki...

yalnız akaycım, sen şunu anlamadın, sahte olmayan peygamber yoktur.

hevesli bardak dedi ki...

İyi ki daha fazla detaya girmemişsin yoksam o detaylarda kendi ergenliğimi bulacaktım. Hemen gidip günlüklerimi yakmam lazım iyi aklıma getirdin.