09 Mart 2009

Çevirinin önemi ve muhterem insan Aziz Nesin

İngilizce'den Türkçe'ye doğrudan çevirinin azizliklerine uğramayan bir deyim olmayagörsün. Dilimize düşer vallahi.

Demirtaş Ceyhun, Asılacak Adam: Aziz Nesin kitabında Aziz Nesin'le olan anılarını anlatıyor. Aziz Nesin'i sevip sayanların kesinlikle okuması gerek; neredeyse yüzyıllık sıradışı olaylar; bir savcının sürekli Aziz Nesin'i astırmaya çalışması, Madımak infazında olan bitenler, Marko Paşa, 20. yüzyıl Türk Edebiyat tarihi, Aziz Nesin'e ecnebilerin bizden bin kat daha sahip çıkması, Aziz Nesin cimri midir'in cevabı, ve daha bir çok merak ve hayranlık uyandıracak şey.


Kitabın son sayfalarında çevirinin edebi eserin değerini yok ettiği mevzusuna Aziz abi'yle olan anılarından bir örnek vermiş Demirtaş Ceyhun. Gorki'nin hatırlamıyorum hangi eserinin Türkçe çevirisini okumuş Aziz Nesin. Türkçe'ye çevirenler de Rusça'ya pek hakim olmayan genç kişilermiş büyük ihtimalle. Eserin bir bölümünde mezarlıktan döndükleri anlatılıyormuş karakterlerin. Şöyle bir cümle varmış;

"Sıfır numara tramvayla eve döndük."

Aziz Nesin merak etmiş; sıfır numara tramvay nedir, böyle bir tramvay numarası mı vardır vesaire. Meğer Rusça'da bizdeki "tabanvay"ın karşılığı "sıfır numara tramvay" imiş.

Başka bir anı da Aziz Nesin'in bir eseri yabancı bir dile çevirilirken olmuş: Aziz Nesin eserin bir yerinde "Bizim Köroğlu" deyimini kullanmış (eş, karı demek). Bunu çeviren adam da doğrudan çevirmiş, bir de asteriksli not düşmüş;

* 16. yüzyılda yaşamış bir halk kahramanı ve şairi.

(Bu arada Aziz Nesin'in Zübük romanı Almanca'ya çevrilirken Zübük kelimesini Zübük diye bırakmışlardır Alman toplumunda zübük karakteri olmadığı için. Dolayısıyla o dönem Almanca'ya "Zübük" kelimesi duhul etmiştir)

Bu yüzden çeviri, çeviri değildir, çeviri aslında adaptasyon olmalıdır. Ki anlamını yitirmesin deyimler, öyle değil mi.


Ara Güler'den Aziz Nesin (1998)

3 yorum:

Ali dedi ki...

nothing beats a perfect story with sharp observations.

Elmoş dedi ki...

ARTIK YETER! Sır perdesi aralansın! Den-hur beynimi mi okuyor? Paralel evrendeki kişiliğimi mi yaşıyor?

Bugün Hilal'le oturuyoruz. İkimiz de İnkılap Yayınevi'nin deneme çevirisini evire çevire çevirmişiz. Peki ya hangimizinkini seçecekler? Bir anda çevirinin zor yönlerinden bahsediyoruz. Diyorum, okunurken gözünün önüne İngilizcesini getirmeyecek, altyazılı film izliyormuş gibi hissettirmeyecek. Kültür farkları olması gerektiği kadar eritilecek. Bir anlamda başka kültüre adapte etmektir çeviri ya. Kendi yazmayan, edebiyata katkıda bulunmak için çabalamayan yapamaz. Yaparsa ne gibi olur biliyor musun, Siren'in Yan Etkiler kitabı çevirisi gibi olur. Woody Allen'ın. İşte o kadar.
Çevirmenlik esnasında zevkten kişniyorum, çok afedersün. Biri bana kitap versin, orgazmik çevireyim. Tanıdığın varsa CV'mi ona atıver, kapına köle olayım. ŞŞTT, zilli. Fındıkbüken. Fındıkbükü'nde Zırzop Beach'ten vazgeçemiyoruz, inanmazsın. ARKADA PASO GULSHEN ÇALIYO AĞBEA.

Sevgiler,

Tarkan

Deniz Coşkun dedi ki...

elmoş, kafamda şöyle sıraladım:
şimdi bazı trait'lerimiz var ortak.
Ama aynı bünyede bulunması zor trait'ler aslında bunlar. Ve aynı bünyede bulununca kişilikte bazı belirgin etkileri oluyor gibi; örneğin çeviri esnasında huşu içerisinde olmak, yazarlara dipsomanik yaklaşmak, elif şafak'tan hiç hazzetmemek, yazdıkça zevke gelmek gibi. ha bir de saçları güneş altında tarayarak kurutmak ama kuruyunca kabarıp afedersin götoşa döneceğimizi unutmak gibi.

ne kadar burdasın, çok değilsin sanırım. e-mail'ını oytun'dan edineyim ve mail çakayım mı? öyle bir girizgah yapak mı?